İnsan hakları, genel olarak insanın insan olmaktan kaynaklanan hak ve özgürlüklerini ifade eden kavramdır. Ancak genel bir başlık olan insan hakları çatısı altında kadın haklarını ayrıca değerlendirmek gerekir. Çünkü kadınlara yalnızca kadın oldukları için uygulanan her türlü şiddet insanlığın kanayan yarasıdır. Bu yaraya merhem olmak, bir daha böyle bir yaranın oluşmaması için çalışmak kadın, erkek herkesin temel görevlerinden biridir. Bireysel olarak toplumda karşılaştığımız kadına yönelik şiddete göstereceğimiz tepki muhakkak ki çok kıymetlidir, kadının hayatına güzel bir dokunuştur. Ancak bu husustaki asıl ilerlemeyi kadına yönelik şiddete karşı mücadeleyi kişisel sorumluluktan çıkarıp kitlesel bir mücadeleye dönüştürdüğümüz gün sağlamış olacağız. O gün toplumumuzda kadına yönelik şiddet bir sorun olmaktan çıkacak, kadın yaratılışındaki değeri tekrar kazanacaktır.
Günümüzde istatistiklere yansıyan kadına karşı fiziksel şiddetin yanında göz ardı edilemeyecek oranda psikolojik şiddete de maruz kalmaktadır. Bunun yanı sıra kadınlar çeşitli bahaneler arkasına saklanılarak cinayete de kurban gitmektedir. Kadının korunmadığı toplum, varoluş sorunu yaşamaktadır. 1800’lü yılların sonunda kadın hakları savunucusu Clara Zetkin ‘’kadınların kurtuluşunun aynı zamanda bütün toplumun kurtuluşu’’ olduğunu savunmuştur. Toplumsal olarak ilerlemek için biat etmeyen, ezilmeyen, haksızlıklarla mücadele eden ve ayakta dik duran kadınlara ihtiyacımız bulunmaktadır. Çağdaşlaşmak için kadını odak noktası almaktan onu toplumun her aşamasında aktif olmasında desteklemekten başka yol yoktur.
Bayburt Barosu Kadın Hakları Komisyonu olarak kadına yönelik şiddetin her türlüsüne karşı olduğumuzu belirtiyor ve kadın cinayetlerine DUR diyoruz. Kadınların uğradıkları şiddet karşısında susmamaları ve haklarını aramaları için her türlü destekte bulunmaya hazır olduğumuzu belirtiyoruz.
Bayburt Barosu Kadın Hakları Komisyonu olarak kadınlarımızın her zaman yanındayız.
Unutmayın ki yalnız değilsiniz!